Şefik Gül Kültür Evi, Elazığ’ın eski yerleşim yeri olan Harput’da yer alan otantik bir Elazığ konağı. Etnoğrafya müzesini aratmayan bu tarihi ev, şehrin kültürünü daha yakından tanımak geleneksel bir Elazığ evinde ne var ne yok görmek isteyenler için çok keyifli ve sürprizlerle dolu.
Mazisi 1830 yılına dayanan konak, tarihi dokusu nispeten yok olmuş, kültürel değerleri unutulmaya yüz tutmuş Harput’un kimliğinin, geleneksel mimarisinin yaşayan en güzel örneği. Harput’un tarihi sokaklarını renk katan bu müze-evin atmosferini tamamlayan, Osmanlı’dan başlayıp Müze olana kadar geçen tarihi ise anılarıyla, hikayeleriyle bu evi daha da kıymetli kılıyor.
Şefik Gül Kültür Evi, Elazığ
Harput’un bu sıcacık samimi evinin bilinen mazisi XIX. başlarına kadar gidiyor. Kayıtlarda evin yer aldığı çevre ‘Keşkoğlu Meydanı’ olarak geçiyor, evin ilk sahibi ise Saraylı Muharrem Ağa. Muharrem Ağa’nın ölümüyle kızı Fatma Hanım’a kalan konak 100 Osmanlı lirası karşılığı Mustafa Efendiye satılıyor.
Mustafa Efendi’nin Sarıkamış’da şehit düşmesinden sonra defalarca el değiştiren konağı en son Elazığ markası Gülsan Şirketlerinin sahibi Şefik Gül satın alıyor. Konak aslına uygun bir şekilde titizlikle çalışılarak restore ediliyor. Yöredeki etnoğrafik eşyaların toplanmasından sonra bina Şefik Gül Kültür Evi olarak ziyaretçilere kapılarını açıyor.
Konak eğikliği ile meşhur Harput Ulu Camii ile yan yana. Taş duvarlarla çevrili bahçesine sokaktan bakıldığında düz damlı tek katlı bir eve benziyor ama ahşap kapıyı açıp merdivenlerden inince, hatıl ve taşlarla örülmüş üç katlı bir konak çıkıyor karşınıza.
Konağın ana kapısı yüksek tavanlı orta tavanında kemer bulunan, karşılıklı iki odanın ve üst kata çıkan merdivenlerin olduğu geniş bir sofaya açılıyor. Sofanın sonu yine bahçeye bağlanıyor. İçerisi taş mimarinin etkisiyle serin ve kupkuru. Döşemede kullanılan ağacın keskin kokusu hemen burnuma gelmişti. Eski evlerin bu kokusunu çok seviyorum.
Kapının sol tarafındaki oda Buzluk. Buzluk odası konağın oturma odası şeklinde bezenmiş, genelde ev halkının günlük vakit geçirdiği yer burası. Odanın tavanında cisir olarak adlandırılan üstü cilalı, tavanının bir ucundan diğerine kadar giden ağaç gövdeleri sıralanmış.
Pencereler yerden epey yüksek ve duvara gömülmüş. Taş duvarın kalınlığı neredeyse 1 metreyi buluyor. El işi kısa perdelerin arasından süzülen ışıkla aydınlanmış oturma odası.
Oturma yerleri ağaçtan yapılmış divanların üstü yöresel örtülerle kaplanmış. Duvardaki kenarları beyaz içinde rafları olan nişe ise kömürle çalışan ütü, idare lambaları ve Elazığ’ın yerel kültürünü yansıtan daha pek çok obje yerleştirilmiş.
Buzluk odasının hemen çaprazında zeminden bir iki basamak merdivenle inilen mutfak bulunuyor. Buzluk odasına göre daha loş ve serin, tavanı ise daha alçak. Tezgahın üstünde sıralanan rafların (telek) hepsi ahşap. Bakır taslar, cezveler, kevgirler, ağaç havanlar, tel süzgeçler, eskiden Elazığ’da kullanılan tüm mutfak malzemeleri bu raflara dizilmiş.
Bu iki odanın bulunduğu giriş kattan yukarı çıkan ahşap merdivenler orta katta konağın en güzel odalarından birine açılıyor. Bu odanın içi tam anlamıyla bir Elazığ canlandırması gibi. Her köşesi fotoğraflık ve çok otantik. Beni bıraksalar saatlerce bu odada kalabilirim, öyle de huzurlu ve sessiz.
İki basamak aşağı inerek girilen odanın ortasında yine taş bir kemer odayı ikiye bölüyor. Odanın bir tarafı etamin işlemeli yastıkların dizildiği sedirle kaplı. En köşedeki sedirin üstünde ise Elazığ kültürünün en nev-i şahsına münhasır eşyası kürsü duruyor.
Kürsüyü yüksekliği 50-60 cm olan dört köşeli kare bir masa gibi düşünün. Masanın altına soğuk kış günlerinde kürsülerin büyüklük ve küçüklüğüne göre saman ve yapışkan bir çamurdan yaptırılmış olan bu mangallar konuyor.
Mangalın ateşi uzun süre dayansın diye külle kapatılıyor. Kürsünün kenarına oturanların ayakları mangalın ısısından daha iyi faydalansın diye kürsünün üzerine ise büyükçe bir yorgan seriliyor.
Kürsünün etrafındaki sedirin çevresine de kürsü başı deniliyor. Elazığ’da sohbetlerin yapıldığı, önemli konuların konuşulduğu, çayın yanında orciğin, pestilin ikram edildiği, kürsübaşı bu kültürün en güzel detaylarından.
Eskiden kışların daha sert ve uzun olduğu, ev içi ısıtma sisteminin olmadığı Anadolu coğrafyasını düşünürsek mangalın ve üstüne serilmiş yorgan aslında çok inovatif bir fikir.
Merdivenler kürsü başının olduğu sıcacık Elazığ odasından en üst kattaki misafir odalarına çıkıyor. Üst kattaki bu misafir odaları konağın önündeki bahçeye bakıyor. Odaların bahçeye bakan duvarında ahşap bir cumba var.
Merdivenin başındaki odanın adı Şorşor. Ekru renkli taş şöminesi, duvara asılmış resimli halısı, cumbanın önündeki süslü divanıyla çok hoş. Penceresinden ise Ulu Caminin eğik minaresi görünüyor.
Hemen merdivenin başındaki odaların açıldığı hol biraz daha modern döşenmiş. Ahşap oymalı koltuk takımı, klasik tarz mobilyaları, duvara gömülü 3 raflı küçük süslü dolabı, camlı vitrinleri, bahçeye gören kubbeli penceresi ile geleneksel köy evinden çok modernize olmuş kasaba evi havasında.
Konağın kırmızı güllerle bezenmiş bahçesi de en az içi kadar güzel ve keyifli. Evin girişindeki holün iki kapısından da bahçeye çıkılıyor. Bahçe meyve ağaçlarının gölgesinde, kayısı, kiraz ne arasan var. Eskilerin ağaç dikme işini bizim nesilden daha çok dikkate aldıkları kesin. Çoluk çocuk yesin, kurt-kuş faydalansın diye her yere ağaç dikmişler.
Bahçenin ortasından birkaç basamakla inilen bir çeşme ve hemen bahçe duvarının kenarında üstü kiremit bir çatıyla örtülü sedirler var. Duvarların içindeki kare nişlerde Elazığ’ın etnoğrafik eserleri sergileniyor. Sedirlerin ortasına yine bir çeşme var. Bu çeşmeden ise Harput kalesinin yakınlarındaki Dabakhane’den gelen denilen şifalı su akıyor.
Şefik Gül Kültür Evi, Harput‘un geleneksel kültürünü taşıyan atmosferi, antika değerindeki eşyalarla süslenmiş odaları gül ve meyve kokulu bahçesi ile Elazığ gezisini renklendirecek bir müze. Evi gezerken çok keyif aldım ve bu kültüre dair çok şey öğrendim.
Müzeden çıktıktan sonra keşke tüm Harput sokaklarına böyle güzel konaklar dizilse, dedim kendi kendime, muhtemelen konağı ziyaret eden birçok kişi benimle aynı fikirdedir. Umarım Harput’un kültürel zenginliği ortaya çıkarılır, bir zamanlar Anadolu’nun en gözde yerleşim yerlerinden olan Harput hak ettiği ilgiyi görmeye başlar.
Şefik Gül Kültür Evi giriş ücreti ve ziyaret saatleri
Adres: Harput, 23300 Elazığ
Ziyaret Saatleri ve günleri: Çarşamba, Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri 08:00-16:00
Giriş ücreti: Giriş ücretsiz
Şefik Gül Kültür Evine nasıl gidilir
Şefik Gül Kültür Evi Harput’un merkezinde yer alıyor. Elazığ’dan Harput’a toplu taşımayla ya da özel aracınızla gidebilirsiniz. Toplu taşımayla Harput’a gitmek için Kanalboyu’ndan 9, 23; Ahmet Aydar Meydanından 24, 23; Mustafa Paşa Mahallesinden 23 Teknoloji Fakültesinden 5, 23 numaralı otobüslere binmeniz gerek.