İtalya‘nın başkenti Roma, zengin tarihi mirası ile romantik ve etkileyici bir destinasyon. Dünya tarihine yön veren en önemli imparatorluklardan Roma İmparatorluğu’nun merkezi olan şehir, etkileyici müzeleri, hareketli meydanları, 24 saat yaşayan sokakları ve mimarlık tarihinin sembol yapılarıyla Avrupa’nın en çok ziyaret edilen kentlerinden.

Hakkında ne söylense eksik kalacak bir Avrupa kenti olan Roma, İtalya’nın başkenti. Ölümsüz Şehir, Dünyanın Başkenti ve Aşıklar Şehri olarak da anılan; antik dönemden bu yana 3.000 yıllık tarihiyle, yalnızca Avrupa’nın değil dünyanın da merkezi olmuş şehirlerden biri.

roma gezilecek yerler

3 Günde Roma Nasıl Gezilir

İtalya’nın merkezinde yer alan Roma, Lazio bölgesinin en büyük şehri. Çizme şekline benzetilen İtalya Yarımadası’nda çizmenin diz bölgesinde konumlanan Roma, Lazio’da Viterbo, Latina, Rieti ve Frosinone şehirlerinin ortasında kalıyor.

Hristiyanlık dininin Katolik mezhebinin merkezi olan Vatikan şehir devletinin de yer aldığı Roma, antik heykelleri, Rönesans dönemi freskleri, orta çağ esintili meydanları ve bu meydanları çevreleyen barok cepheli yapılarıyla tam anlamıyla bir hazine.

Roma öyle bir yer ki siz de burayı görmüş tüm insanlar gibi onu övgülere boğacak, cazibesini anlatmaya doyamayacaksınız. Peki, Roma’dayken kendinizi hiç de oranın yerlisi gibi hissetmemeye hazır mısınız? Nedeni gezilecek yerlerin fazlalığından ziyade gördükçe daha fazlasını keşfetmeye duyulan yoğun arzu.

Aslında hemen hemen tüm Roma gezi planları birbirine benzese de eğer kısıtlı zamanınız varsa, Roma’nın görülmesi gereken yerler listesindeki her yerini nasıl gezersiniz?

Roma’yı gezmek için 3 gününüz varsa şehre iner inmez hemen bir Roma Pass edinmeniz yapacağınız ilk iş olsun. Bu sayede 3 gün şehri içi ulaşımdan ücretsiz yararlanacak ve 2 müzeyi ücretsiz gezme hakkına sahip olacaksınız. Roma Pass’ı olanlar için ayrı bir giriş bulunan yerlerde saatler süren sıralar beklemeyeceksiniz.

Roma’da gezilecek yerlerin tamamı yürüme mesafesinde bulunuyor. Ulaşım araçlarını sabahları zamandan tasarruf emek ve yorgunluktan dolayı günün sonunda otele dönmek için kullanabilirsiniz.

Ama en güzeli bir şehir haritası edinip Roma’yı adım adım yaşayarak gezmek. Şehrin tamamını yürüyerek gezebilir bu sayede güzel noktaları keşfedebilirsiniz. Özellikle kalabalık meydanlarda hırsızlık olaylarına karşı dikkatli olun, sonuçta bir turist olarak hırsızların ilk hedefi siz olacaksınız. Tatiliniz zehir olmasın.

Yeme-içme konusunda muhakkak pizza ve makarna deneyin. Türkiye’deki pizzalardan farklı olarak, daha kıtır kıtır, üzerindeki malzeme miktarı daha sade, geleneksel bir tadı var. Makarna konusunda da hayli iddialı Romalı aşçılar. Ayrıca Roma’daysanız İtalyan dondurması gelato’nun tadına bakmadan da dönmeyin.

Kahveniz ılık gelirse şaşırmayın, bazı kafelerde içine konulan sütün soğuk olması sebebiyle kahve sıcacık gelmeyebiliyor. Sipariş vermeden, sütü sıcak istediğinizi söyleyin. Roma’nın her yanında içilebilir çeşmeler bulunuyor, yanınızda boş bir su şişesi taşıdığınızda bu çeşmelerden doldurabilirsiniz. Marketlerde satılan sular genelde bizim maden sularının gazsız olanı.

Birinci Gün: Kolezyum, Konstantin Takı, Roma Forumu, Palantino Tepesi, Vittorio Emanuele II Abidesi ve Pantheon Kilisesi, Aşk Çeşmesi ve İspanyol Merdivenleri

1. Kolezyum

Kolezyum

İlk gün Roma’nın tarihi havasını solumak için erkenden Termini’den metroya atlayıp (B hattı-mavi hat) Colesseo durağında inin, hedefiniz Kolezyum (Colesseo). Muhteşem görüntüsüyle metrodan çıkar çıkmaz sizi karşılayacak olan Kolezyuma, Roma Pass’ınız sayesinde yüzlerce metrelik kuyruğa takılmadan giriyorsunuz.

Roma Pass ücretsiz müze hakkınızın ilkini burada kullandığınız için ve aynı bilet 24 saat süreyle Palantino Tepesi için de kullanabilirsiniz. Foro Romano ise ücretsiz. Dolayısıyla her üçünü de tek bilet hakkını kullanarak Roma Pass ile gezmiş oldunuz!

Roma’nın sokak ve caddelerinde bol miktarda bulunan çeşmelerden yanınızdaki şişeyi mutlaka doldurun. Zira her yerde özellikle de Kolezyum, Paletino ve Foro Romano içinde su satılmıyor.

Roma’nın simgesi olan Kolezyum (Colosseo), gladyatörlerin birbirleriyle ya da vahşi hayvanlarla dövüştürüldüğü Roma İmparatorluğu sınırlarındaki en büyük Amfitiyatro olma özelliğine sahip. Yapımı MS. 80’de tamamlanan ve 50 bin kişi kapasiteli Kolezyum’da oturma düzeni Romalıların sosyal sınıflarına göre belirleniyormuş.

Oldukça etkileyici olan Kolezyumu gezmek 2 saatinizi alacak. Kolezyum’un hemen önündeki Arch of Constantine (Constantine Kemeri)’in de gezdiğinizde ziyaretiniz tamamlanmış oluyor.

Kolezyum’da turistler için hediyelik eşya içeren bölümde Roma’yı anlatan rehberler var. Rehberde, şu an birçoğu yıkık halde bulunan önemli yer ve yapıların eski zamanlardaki orijinal hallerini içeren kolaj şeklinde bir sunum mevcut.

Bu rehberi aldığınızda hem tarihi geçmişi, hem de zamanın ruhunu anlamak adına sizin için çok faydalı olacak. Aksi halde pek bir şey ifade etmeyen yıkıntıların arasında gezinirsiniz o kadar.

Diğer bir seçenek Roma’ya gitmeden şehirle ilgili kaynakları internetten hazmederek okumak. Farklı yayın evlerinden çıkan çok detaylı Roma rehber kitaplarından da edinebilirsiniz.

2. Konstantin Takı, Roma Forumu, Palantino Tepesi

Kolezyumdan çıktıktan sonra yönlendirme levhalarını takip ederek Palantino‘ya yürüyün. İkinci durağınız olan Arco di Costantino (Konstantin Takı)’a girmek için de yine Roma Pass kartınızı okutmanız gerekecek.

Zafer Takı veya Konstantin Takı olarak adlandırılan bu yapı MS.317 yılında, İmparator Konstantin tarafından, kendisini içten yıkmak isteyen düşmanı Aksenyus’a karşı kazandığı zaferin anısına yaptırılmış. Özelliği ise dünyada en çok kopyası yapılan eserlerinden biri olması. Arkanızda büyük bir zafer abidesi ile en güzel instagram pozunuzu vermeyi unutmayın.

Burası gezilmesi en az bir saatinizi alacak olan antik Roma kalıntıların bulunduğu geniş bir bölge. Oradan da yine levhaları takip ederek Foro Romano‘ya geçebilirsiniz çünkü bu iki yer birbirine bağlı ve ayrı bir girişi yok. Forro Romano (Roma Forumu) Roma’nın ilk şehir merkezi.

Palatino ve Capitolino Tepeleri arasında yer alan Roma Forumu (Foro Romano), eski Roma medeniyetinin çevresinde geliştiği ve Roma İmparatorluğunun yönetildiği merkez. Siyaset, ekonomi, din ve hukuk işlerinin yürütüldüğü alanda pek çok kamu binası ve tapınak gibi kalıntılar bulunuyor.

Septimius Severus Zafer Takı, Vesta Tapınağı ve Vesta Bakireleri Evi, Curia, Kastor ve Polluks Tapınağı, Titus Zafer Takı, Maxentius ve Constantinus Bazilikası, Vespasianus Tapınağı, Satürn Tapınağı, Antoninus ve Faustina Tapınağı, forumda yer alan önemli bölümler arasında. Giriş ücretsiz.

Hemen sağınızda, arkadaki tepe ise Roma şehrinin Romus ve Romulus tarafından ilk kurulduğu ve Vespa Tapınağının da bulunduğu Palatino Tepesi yer alıyor ve manzarası için merdivenleri tırmanmaya değer emin olun.

Roma Forumu manzaralı Palatino Tepesi, Roma mitolojisinin baş aktörleri olan ve şehrin kurucuları olduğuna inanılan Romulus ve Remus’un hayatta kaldıkları tepe. Aynı zamanda Roma şehrinin üzerine kurulduğu yedi tepeden biri olan tepede Augustus, Tiberius ve Domitian saraylarının kalıntıları bulunuyor. Giriş ücreti 18 Avro (Kolezyum için Roma Pass kullandığınız için 24 saat içerisinde ücretsiz.)

3. Vittorio Emanuele II Abidesi ve Pantheon Kilisesi

Venezia Meydanı

Hem Antik Roma’ya hem de Vatikan’a yakın, şehrin ulaşım ağının da ana duraklarından birisi olan Venezia Meydanı’nda (Piazza Venezia), İtalya’nın ilk kralı Vittoriano II Anıtı ve Venezia Sarayı bulunuyor. Sarayı 09:30 ile 18:00 saatleri arasında gezebilirsiniz.

Abide beyaz, saf mermerden inşa edilmiş görkemli merdivenlere ve Corinthian sütunları, at üstündeki Vittorio Emanuele, tanrıça Victoria’nın üstünde olduğu dört at heykeli gibi heykellere sahip. Roma’nın tarihi dokusuna aykırı görünen bu anıt İtalyanlar tarafından da pek kabul görmüyormuş.

Bu anıtın sağ kısmındaki merdivenleri tırmanarak biraz ilerlediğinizde Foro Romano’yu gören küçük bir avluya çıkacaksınız. Buradan tarihi Roma’yı içine alan şahane fotoğraflar yakalayabilirsiniz.

Bu meydanı gezdikten sonra hedef şu an kilise olarak kullanılan eski bir Pagan tapınağı olan Pantheon. Tapınağa yürürken ara sokakları kullanmaya gayret edin, dar, pizza dükkanlarının, salaş kafelerin sıralandığı İtalyan sokaklarını keşfetmek ayrı bir keyif ve bu şehre aitmişsiniz hissi veriyor.

Antik Roma’dan günümüze kalan en iyi korunmuş eser olan Pantheon, pagan tapınağı olarak inşa edilmiş fakat MS 7. yüzyıldan beri kilise olarak kullanılmış bir yapı. Pantheon’un en dikkat çekici özelliği ise mimari özellikleri ile bir mühendislik harikası oluşu. Pantheon’a giriş ücretsiz.

İçeriyi gezdikten sonra karşısındaki meydanda bir süre oturup dinlenebilir ve etrafı izleyebilirsiniz. İkinci bir seçenek ise Fontana Di Trevi (Aşk Çeşmesi)’ne doğru yolunuza devam etmek.

Pantheon ile Aşk Çeşmesi arasında Pantheon ‘a yakın bir mesafede şirin bir tahta oyuncakçı dükkânı var, muhakkak ziyaret edin pişman olmayacaksınız. Roma’dan dönüş için güzel hediyelikler bulacaksınız.

Vittoriano II Anıtı ile Roma Forumu arasında kalan alanda, Roma’yı oluşturan 7 tepeden en küçüğü olan Capitolino Tepesi (Capitolino), Capitolino, Campidoglio Meydanı ve meydanın etrafındaki Senatorio, Palazzo dei Conservatori ve Nuovo Sarayı var.

Ayrıca meydanın tam ortasında Marcus Aurelius heykelinin bir replikası bulunuyor. Bu alanın büyük bir kısmının mimarisi Michelangelo tarafından şekillendirilmiş. Müze gezmek ilginizi çekiyorsa Capitolino Tepesinde, Capitolino Müzeleri olarak adlandırılan pek çok müze var.

4. Aşk Çeşmesi ve İspanyol Merdivenleri

İspanyol Merdivenleri

Aşk Çeşmesi olarak da adlandırılan Trevi Çeşmesi (Fontana di Trevi), Roma’yla özdeşleşen çeşmeye bozuk para atma geleneğinin hayata geçirildiği yer. Roma’yı tekrar ziyaret etmek isterseniz, bozuk parayı sağ elinizle sol omzunuzun üzerinden Trevi Çeşmesine atmanızın yeterli olduğuna inanılıyor. İlginç olan ise çeşmeye atılan günlük paranın yaklaşık 3 bin Avro olması!

Yürüyerek geldiğiniz Aşk Çeşmesi (Fontana di Trevi) her daim kalabalık bir meydan. Paralar her gece görevliler tarafından toplanıp, şehirdeki sosyal sorumluluk projelerine ve Romalı yoksullara aktarılıyormuş.

Aşk çeşmesinin bulunduğu bu küçük meydanda pek çok şık mağaza, restoran, hediyelik eşya dükkânları ve meşhur Roma dondurmacılarını bulabilirsiniz. Sonraki hedefiniz olan Piazza di Spagna’daki Spanish Steps yani Spagna Meydanındaki İspanyol Merdivenlerine doğru yürürken dondurma ile serinlemek iyi bir fikir.

Lüks butiklerin etrafını çevrelediği Spagna Meydanı (Piazza di Spagna) ile Trinità dei Monti Kilisesinin bulunduğu Piazza Trinità dei Monti’yi birleştiren merdiven setleri, İspanyol Merdivenleri olarak biliniyor.

Avrupa’nın en uzunu ve en geniş merdivenleri olarak bilinen Piazza di Spagna’da, merdivenlerin başlangıç noktasındaki 1627 tarihli, barok La Fontana della Barcaccia çeşmesi de görülmeye değer bir başka eser.

1726 yılında yapılan ve 138 basamaktan oluşan İspanyol Merdivenleri (Spanish Steps) turistlerin uğrak yeri. Siz de diğer turistler gibi burada biraz vakit geçirip sonra karşısındaki ünlü alışveriş sokağı Via Condotti’yi gezebilirsiniz. Tüm dünyada isim yapmış markalarla dolu bu caddede vitrinlere göz atın!

Hava karardı. Yemek vakti geldi de geçiyor. Aşk Çeşmesi istikametine doğru yürüyüp güzel olduğunu düşündüğünüz, içinizin sindiği herhangi bir restorana oturup pizza veya makarna deneyebilirsiniz.

Bu kadar yoğun bir günün sonrasında enerjiniz kaldıysa ne ala, Roma gecelerine akabilirsiniz. Fakat tavsiyem direkt otele gidip dinlenin, çünkü yarın Vatikan’a gidiyoruz…

İkinci Gün: San Pietro Bazilikası, Vatikan Müzesi ve Sistine Şapeli

1. San Pietro Bazilikası, Vatikan Müzesi ve Sistine Şapeli, Sant’Angelo Kalesi ve Köprüsü ile Meydanlar

Vatikan

Hristiyanlığın kutsal şehri olan Vatikan, 1929 yılındaki Laterno Antlaşması’yla bağımsızlığını ilan etmiş ve papaların ikamet yeri olarak bir devlet olarak tanınmış. 1000 kişi nüfuslu Katolik mezhebinin merkezi Vatikan,meydanı, heykelleri, anıtları, tabloları ve freskleriyle gerçek bir açık hava müzesi.

Vatikan şehrinin en karakteristik yerleri, Aziz Petrus Meydanı, Aziz Petrus Bazilikası, Vatikan Müzeleri (Sistine Şapeli), Sant’Angelo Kalesi ve Vatikan Bahçelerinden. Vatikan’a giriş için vize veya pasaport gerekmiyor.

Vatikan’ın merkezi olan San Pietro Meydanı, mimar Bernini’nin yapımını 1667’de tamamladığı oldukça ihtişamlı bir meydan. Meydanı çevreleyen 284 adet sütunun üzerinde ise 140 tane aziz heykeli yer alıyor. Sütunların arasında kalan elips şeklindeki alanda ise Mısır’dan getirilen 26 m yüksekliğindeki obelisk bulunuyor.

Dünyanın en büyük Katolik Kilisesi olan San Pietro Bazilikası, 60 bin kişilik kapasiteye sahip. Bazilikanın en değerli eserlerinden biri Rönesans sanatçısı Michelangelo’nun ünlü La Pietà’sı, Bernini’nin 1623-1633 yılları arasında yaptığı ünlü Baldacchino’su ve Sala di Costantino, Stanza di Eliodoro, Stanza della Segnatura ve Stanza dell’incendio del Borgo isimleriyle bilinen Rafael Odaları.

Vatikan her daim kalabalık bir yer olduğu için kuyrukta saatlerce beklemek istemiyorsanız sabah erkenden kalkıp yola düşmeniz gerek. Termini istasyonundan bindiğiniz 64 No’lu otobüs sizi Basilica di San Pietro önünde indiriyor.

Burası Katolik Hristiyan âleminin en önemli kilisesi. Dünyanın dört bir yanından gelen Katolikler için çok değerli. Sabahın erken saati olmasına rağmen muazzam bir kuyruk sizi bekliyor olacak. Telaşlanmayın sıra çabuk ilerliyor.

Vatikan’a girmek için uygun kıyafetler gerekiyor. İçeri kısa şortla veya mini etekle girmek mümkün olmadığı gibi kesici türden aletlere de izin verilmiyor. Bazilikayı gezmenin ücretsiz olduğunu hatırlatalım.

Bugünkü planınız sırayla San Pietro Bazilikasını gezmek, sonra Vatican Museum’u ziyaret, Castel Sant’Angelo’yu görmek ve geri kalan zamanda da meydan meydan dolaşmak…

San Pietro Bazilikası’nda görmeyi planladığınız Michelangelo’nun La Pieta’sı ve The Dome (Kubbe) yer alıyor. Bazilikanın içinde ilerlemeden önce girişin sağ tarafta Michelangelo’nun Hz. İsa çarmığa gerildikten sonra Hz. Meryem’in kollarında cansız olarak tasvir edilen Pieta’sını göreceksiniz. Bu eser daha önce saldırıya uğradığı için şu an kurşun geçirmez bir cam arkasında sergileniyor.

Bazilikayı gezmeyi bitirdikten sonra dışarı çıkıp sol taraftaki Dome’a doğru ilerleyin. Dome’a çıkış ücretli: Asasör ve merdivenler 7, yalnızca merdivenler 6 Avro. Asansör ve merdiven tavsiye olunur çünkü yalnızca merdiveni kullanmak epey yorucu oluyor. Çıkışın ikinci kısmı ise daha zevkli.

O eğimli kubbeye giderek eğimli hale gelen merdivenlerden tırmanmak insana farklı bir his veriyor. Çıktığınız yerde ise çok güzel bir Roma manzarası var, hazır olun.

Vatikan

Dome’a tırmanışta aşağıda çok uzun bir kuyruk, yukarıya çıktığınızda ise çok kalabalık bir topluluk sizi bekliyor olacak. Zaten yukarıdaki daracık alana yığılan kalabalığı gördüğünüzde aşağıdaki kuyruğun sebebini daha iyi anlayacaksınız. Dome’a tırmanış yaşlılar, hamileler ve kapalı mekân korkusu olanlar için tavsiye edilmiyor, uyarı yazılarını görebilirsiniz.

Bazilika ve Dome’u tamamladığınızda saat öğleni geçmiş olabilir ve kalabalıktan dolayı planınız aksayabilir. Vatican Museum’da da sizi epey uzun bir kuyruk bekleyeceğini hatırlatmakta fayda var. Ayrıca Vatikan ayrı bir ülke sayıldığı için Roma Pass kartı burada geçmiyor, bu nedenle Vatican Museum için ayrıca 15 Euro ücret ödemeniz gerekiyor.

Vatikan Müzesi, toplam 54 galeriden oluşan dünyanın en büyük müzelerinden biri. Roma Katolik Kilisesi tarafından Rönesans’ta inşa edilmiş dünyanın önemli heykellerine ev sahipliği yapan çok önemli bir yapı.

Her tarafı altın süslemelerle kaplı, Hristiyanlık tarihine dair birçok eserin bulunduğu bir müze olan Vatikan Müzesinde, 1508-1512 yılları arasında, Michelangelo tarafından yapılan, Rönesans dönemi resimlerinin bulunduğu Sistine Şapeli (Capella Sistina) bölümü yer alıyor.

Şapel içinde fotoğraf ve video çekmek, yüksek sesli konuşmak ve gürültü yapmak yasak. Görevliler ziyaretçilerin arasında dolaşarak sürekli uyarıyor.

2. Sant’Angelo Kalesi ve Köprüsü ile Meydanlar

Basilica’dan çıktıktan sonra yürüyerek Sant’Angelo Kalesine (Castel Sant’Angelo) ulaşmak mümkün. Tarihte hapishane, zindan ve bir işkence merkezi olarak da kullanılan Sant’ Angelo Kalesi (Castel Sant’ Angelo), yapımı 139’da tamamlanmış. Freskleriyle öne çıkan dördüncü katı ve panoramik Roma manzarası görülmeli.

Kalenin hemen önünde trafiğe kapalı olan Sant Angelo Köprüsünden kaleye giriyorsunuz. Vatikan’ın savunması için yapılan Sant’Angelo Köprüsü sonradan Bernini’nin stüdyosu olarak kullanılmış bu nedenle onun heykelleriyle süslü.

Eğer Roma Pass’ınızı farklı bir müzede kullanmayacaksanız burada kullanabilirsiniz. Normalde kaleye giriş ücreti 8 Avro. Kalenin içini gezdikten sonra en üst kısmına kadar çıkacaksınız. Burada yine güzel bir Vatikan manzarası sizi bekliyor. Kaleden bol bol fotoğraf çekebilirsiniz.

Silindirik bir yapıda olan kale bir süre hapishane olarak da kullanılmış. Veba salgını sırasında, salgını bitiren bir meleğin indiğine inanılan kalenin tepesinde Rafael tarafından yapılan melek heykeli bulunuyor.

Kaleden çıktıktan sonra Tevere Nehri kıyısından Campo de Fiori Meydanı istikametinde yürüyorsunuz, güzel manzaralı bu yürüyüş sizi Fiori Meydanına çıkaracak. Orta Çağ’da çiçeklerle kaplı bir ova olan Campo de’ Fiori, bu yüzden “çiçekler tarlası” ismini almış.

Burası aynı zamanda Roma’nın en ünlü sokak pazarının da kurulduğu meydan. Burada dinlenme molası verebilir ya da kurulan pazardan alışveriş yapabilirsiniz. Fiori Meydanındaki “Blue Ice” isimli dondurmacıdan zevkinize uygun bir dondurma alın.

Bu meydanı da gezdikten sonra geniş caddenin karşısındaki, büyük ve oldukça kalabalık olan oval şekildeki Navona Meydanına çıkıyorsunuz.

Piazza Navona’nın ortasında Gian Lorenzo Bernini’nin Fontana dei Quattro Fiumi (Dört Nehir Çeşmesi)’si yer alıyor. Meydanda bulunan bir diğer görülesi yapı ise 17. yüzyıl tarihli Sant’Agnese in Agone kilisesi. Navona Meydanı (Piazza Navona) ise bir açık hava sahnesi olarak, sokak sanatçılarının eğlenceli şovlarına da ev sahipliği yapıyor.

Gösteri yapan insanların, ressam ve sanatçıların, kafe ve restoranların bulunduğu meydana ulaştığınızda hava neredeyse kararmış olur ve Roma’da 2.günü tamamlamış olacaksınız.

Üçüncü Gün: Piazza del Popolo, Borghese Parkı ve Trastevere

1. Popola Meydanı, Borghese Parkı ve Trastevere

Geldik son güne. Dolu dolu, bol yürüyüşlü Roma gezisinde son günü Roma’da görmediğiniz tek meydan olan Piazza del Popola ile güne başlıyoruz. Buradan yürüyerek ulaştığınız Borghese Parkını (Villa Borghese) da listeye ekliyoruz. Burası oldukça büyük bir park ve neredeyse yarım gününüzü alacak.

Roma’nın en büyük meydanı olan Piazza del Popolo, şehrin kuzey girişinde bulunan, metronun A hattı ile “Spagna” veya “Flamino” durağında inerek ulaşabileceğiniz bir meydan. Piazza del Popolo, Via del Corso ile Piazza del Flaminio arasında yer alıyor.

Eğer meydana otobüsle gitmek isterseniz 95, 88, 117, 495, 119 ve 490 No’lu otobüslere binebilirsiniz. Meydanın hemen girişindeki Santa Maria in Monte Santo ve Santa Mmaria dei Miracoli Kiliselerini gezebilirsiniz. Restoran ve kafelerin bulunduğu meydanı mini gezi treni ile turlayabilirsiniz.

1700 dönümlük alana yayılmış olan Borghese Parkında bahçeler, çeşmeler, heykeller, korular ve yürüyüş yolları ile bir su saati yer alıyor.

Via Flaminia ile Via Pinciana arasında bulunan ve Piazzale Flaminio, Piazza del Popolo, Via Trinità dei Monti ve Corso İtalia girişleri bulunan Borghese Parkına metronun “Flaminia” ya da “Spagna” duraklarında inerek veya 52, 53, 116 No’lu otobüslerle ulaşabilirsiniz.

İkinci bir seçenek olarak nehrin diğer kıyısındaki Trastavere Bölgesini de gidebilirsiniz. Eğer bir Pazar gününe denk gelirseniz Trastavere Bölgesinde kurulan sokak pazarını gezmek yapılacak en iyi şey.

Trastevere Bölgesi, Tiber Nehri’nin batı yakasında, Vatikan’ın güneyinde yer alıyor. Ortaçağ atmosferini yaşatan dar sokaklarındaki popüler kafeler, restoranlar, sanat galerileri gün boyu canlı ve çok keyifli.

Tiber Nehrinin diğer tarafında bulunan Trastevere, Arnavut kaldırımlı dar sokakları, geleneksel İtalyan lezzetleri sunan restoranları, mis gibi kahve kokularının yayıldığı kafeleri ve yerel halkının sıcaklığıyla eski Roma yaşamını yansıtan bir bölge.

Diğer yandan da kitap kafeleri, entelektüel ortamları ve butikleriyle son derece havalı ve turistik. Pazar günü yolunuz düşerse bit pazarı tezgâhlarına da bakın, ilginç biblolar, süs eşyaları ve plaklar bulabilirsiniz.

Santa Maria Meydanı ise Trastevere’nin kalbi. Roma’nın ilk kiliselerinden olan ve üçüncü yüzyılda yapılan Santa Maria Kilisesini gezebilirsiniz.

Roma yeme ve içme

İtalya’nın en çok turistik kentlerinden olan Roma’da yeme-içme alanında alternatif çok. Şehirde İtalyan mutfağının yanısıra Orta Doğu, Türk, Hint, Çin, Uzakdoğu mutfağından lezzetler sunan çok sayıda restoran bulunuyor. Buraya gelmişken diğerlerini boş verin ve İtalyan mutfağından farklı yemekler tatmaya bakın!..

Roma’da restoranlar üçe ayrılıyor. Restaurant ismiyle hizmet veren mekanlar orta ve üst segment yerler. Yani bütçeyi bir tık zorlayabilir. Trattoria olarak adlandırılan mekanlar ise daha uygun fiyatlarla yemek sunuyor. Osterialar ise daha çok aile işletmesi olan, yerel lezzetleri bulabileceğiniz en ekonomik lokantalar.

Roma’da İtalya’nın dünyaca ünlü lezzetleri makarna ve pizzanın yanı sıra ünlü Roma dondurmasını da mutlaka tatmalısınız. Restoranlara gitmeden önce rezervasyon talep edilip edilmediğini kontrol edin.

Bazı yerler rezevasyonsuz kabul etmiyor aklınızda olsun. Fast food tipi beslenmek istiyorsanız kentin birçok noktasında dilim pizzacılar başta olmak üzere zincir restoranları bulabilirsiniz.

Roma alışveriş

Yeme içmeden hediyelik eşyaya, giyimden lüks tüketim ürünlerine kadar Roma’da satın alınabilecek onlarca farklı seçenek bulabilirsiniz. Peynir, zeytin, balzamik sirke ve makarna çeşitleri Roma’dan satın alınabilecek gıda ürünleri. Ünlü İtalyan içkisi Limoncello ve İtalyan şarapları da listenizde olsun.

Ayakkabı, çanta ve giyim konusunda da bir hayli iddialı olan Roma’da tekstil ürünlerinin kur etkisiyle Türkiye’den çok daha pahalı olduğunu söylemek mümkün. Ancak şehir dışındaki outlet alışveriş merkezlerinde spor ayakkabı başta olmak üzere daha uygun fiyatla alışveriş yapabilirsiniz ki 3 gün içine bu tip yerlere gitmek zaman kaybı olur.

Magnet, seramik ürünler, tepsi, shot bardağı, bardak altlığı, fincan, kupa, anahtarlık ve Venedik maskesi gibi Roma’yı ve İtalya’yı anımsatacak klasik hediyelik eşyalar ise kentin dört bir yanındaki hediyelik eşya dükkanlarında bulunabiliyor.

Roma şehir içi ulaşım

Roma’da tarihi yapılar ve turistik çekim merkezlerin tamamına yakını şehir merkezinde yürüme mesafesinde. Roma, yürüyerek rahatlıkla gezilebilecek, keşfedilebilecek bir şehir. Rahat düz bir ayakkabı valizinize girecek ilk eşyalardan olsun.

3 farklı hattan oluşan metro ağı ile kentin dört bir yanına rahatlıkla gidilebiliyor. İlk seferin 05.30’da başladığı metro sisteminde cuma ve cumartesi geceleri 01.30, diğer günlerde ise son sefer 23.30’a kadar yapılıyor.

Belediye otobüsleri ise şehirde ulaşımın bel kemiği konumunda. Gündüz 300’den fazla, gece ise 20’den fazla hatta seferleri bulunan belediye otobüsleri ile Roma’yı keşfetmek mümkün.

Taksi, bisiklet ve scooter kiralama seçenekleri de kentte bir yerden bir yere ulaşmak için alternatifler arasında.

Roma’ya nasıl gidilir

Roma’da Akdeniz iklimi hakim. Batı Akdeniz ikliminin görüldüğü şehirde kışlar ılık ve yağışlı geçerken, yaz ayları sıcak ve kurak geçiyor. Ilıman havası nedeniyle şehri yılın 12 ayı boyunca gezmek, mümkün.

Türkiye’den Roma‘ya direkt uçak seferleri ile ulaşılabiliyor. Türk Hava Yolları, İstanbul Havalimanı’ndan haftanın 7 günü günde 4 sefer, Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan ise her gün bir sefer ile Roma’ya uçuyor.

Pegasus Hava Yolları ise Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Roma’ya haftanın 7 günü her gün 2 direkt uçuş düzenliyor. İstanbul-Roma uçuş süresi 2 saat 50 dakika.

6 YORUMLAR

  1. Roma mimari eserlerinden söz etmişken 130 yılında Roma imparatoru Hadrianus’un Antalyayı ziyareti şerefine yapılmış olan Hadrian Kapısı (Üçkapılar) Antalya, mimari eserini vurgulamak isterim. Antik Yunan mimarisi izlerini taşıyan Roma eserleri ve Roma şehri Avrupanın ilk sırada gezilip görülmesi gereken bir sanat müzesi gibi… Muhteşem bir anlatımla bu harika, özenle hazırlanmış blog repertuar’ını bizlerle paylaşan sayın Pınar PALA hanımefendiye teşekkür ediyorum. 👋👋👋

  2. Dünya coğrafyasının bir çok ülkesinde muhteşem mimari eserler inşa etmiş olan Roma imparatorluğunun bu günümüze kadar taşınmış bir müzesidir Roma şehri. Bir sanat tarihi okuyucusu ve hayranı olarak Roma şehrinde beni en çok cezbeden mimari yapılardır. Gotik ve Romanesk mimari akımından etkilenerek inşa edilmiş olan Roma tarihi yapıları o dönemde sanata ve mimari alımlara ne kadar önem verildiğini bu harika blog yazı dizisinde bir kez daha anladım. Bir aprupa şehrinde suyu içilebilir çeşmelerin olması beni çok etkiledi. İtalyan dondurması gerçrktende özel bir tat.Bu gün için bizim Akdeniz sahilimizde kış ve yaz mevsiminde bulmak mümkün.

  3. Roma’da iki gün yürüyerek tüm şehri gezdim. İspanyol merdivenleri, Pantheon, Vatikan, Collesıum beni en çok etkileyen yerler oldu.Fırsatım olsa tekrar giderim 🙂 Sonrasında 2 defa daha gittim göremediğim yerler için. Avrupa’da gidilmesi gereken ilk şehir olarak tavsiye ediyorum hep.

  4. Merhabalar. Öncelikle çok detaylı ve anlaşılır anlatmışsınız. Teşekkür ederim. Biz Haziran ayında oğlum eşim ve ben roma seyahat planımız bar. Kalacak bölge olarak Trastevere bölgesini düşünüyoruz. Acaba bütün bu saydığını rotayı bu bölgeden yürüyerek gezmemiz mümkün mü? Bir de bu bölgesinin havaalanına ulaşımı zor mu? Vereceğiniz bilgiler için Teşekkür ederim.

  5. Her yol Roma’ya çıkar derler ama benim yolum bir türlü çıkamadı şu şehre.
    Günübirlik de olsa Brindisi’yi görme fırsatını yakalamıştım. Güzel coğrafya, sanatın, Avrupa medeniyetinin merkezi.

Düşüncelerinizi Yorum Olarak Yazabilirsiniz 💬

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz